Duyu Organları (Göz , Kulak) 11. Sınıf Biyoloji
Word dosyası olarak indirmek için aşağıdaki indir butonuna tıklayabilirsiniz.
DUYU ORGANLARI
• İç ve dış değişmeleri algılayabilen
hücrelere duyu reseptörü denir.
• Bu hücreler ya tek başına ya da göz
ve kulak gibi duyu organlarının içindeki diğer hücre çeşitleriyle birlikte
bulunur.
• Duyu reseptörleri uyarılma türüne
göre dört grupta toplanır.
Fotoreseptör:
Işığa karşı duyarlı olan bu almaçlar gözde bulunur.
Kemoreseptör: Kimyasal
maddelere duyarlıdır dilde ve burunda bulunur.
Termoreseptör:
Sıcaklık değişimlerine duyarlıdır deride ve dilde bulunur.
Mekanoreseptör:
Dokunma ve titreşime duyarlıdır deri ve kulakta bulunur.
GÖRME ORGANI GÖZ
• Göz, göz küresi ve göze yardımcı
yapılardan oluşur.
Göz Küresi, sert,
damar ve ağ tabaka olmak üzere üç bölümden oluşur.
1-Sert tabaka (Sklera):
• Göz yuvarlağını dıştan saran beyaz
renkli, kalın ve sert yapılı tabakadır.
• Gözü dış etkilerden korur, küresel
yapının devamını sağlar, göz kaslarının tutunma yeri olarak görev yapar.
• Bağ dokusundan yapılmıştır. Göz akı
olarak da bilinir.
• Gözün ön tarafında incelip
saydamlaşır ve hafif şişkinleşerek saydam tabakayı (kornea) oluşturur.
• Kornea cisimlerden gelen ışınları
kırarak göz merceğine düşürür.
• Kan damarı içermez, difüzyon ile
beslenir.
2-Damar Tabaka:
• Sert tabakanın altında yer alır.
•Kan damarı bakımından zengindir, göz
hücrelerinin beslenmesini sağlar.
• Gözün ön kısmına doğru düzleşerek
gözün renkli (kahverengi, mavi,
yeşil, ela, gri) kısmı olan iris
tabakasını oluşturur.
• İrisin ortasında bulunan gözbebeği, iris
tabakasını oluşturan düz kasların kasılıp gevşemesiyle büyüyüp küçülerek göze
gelen ışık miktarını ayarlar. İris kaslarının ışık şiddetine bir tepki
gösterebilmesi için 10-30 saniye geçmesi gerekir bu yüzden aniden karanlığa
veya ışığa çıkınca göremeyiz.
• İrisin arkasında ince kenarlı ve
saydam göz merceği
bulunur. Mercek ışınları kırarak ağ tabaka üzerinde bir noktada toplar. Göz
merceği (lens), asıcı bağlarla kirpiksi
kaslara (kirpikli cisime) tutunur. Bu kaslar gözün ön kısmında değişime uğrayan
damar tabaka tarafından oluşturulur.
• Kaslar, asıcı lifler aracılığıyla
merceği inceltip-kalınlaştırarak görüntünün retinada bulunan sarı leke üzerine
düşmesini sağlar. Bu olaya göz uyumu (mesafeye
uyumu) denir.
Uzaktaki bir cisme bakıldığında kirpiksi kaslar gevşer, asıcı bağlar kasılır ve merceği
uçlarından çekerek yassılaştırır. Merceğin kırıcılığı azalarak görüntüyü ağ
tabakaya düşürür.
Yakındaki bir cisme bakıldığında kirpiksi kaslar kasılır, asıcı bağlar gevşer ve mercek
üzerindeki gerilimi azalttığından
mercek kalınlaşır, yuvarlaklaşır. Merceğin kırıcılığı artarak görüntüyü ağ
tabakaya düşürür.
• Kornea ile iris arasında kalan
boşluğa ön oda, iris ile mercek
arasında kalan boşluğa da arka oda
denir. Bu odalar sıvı ile doludur. Bu sıvı, kirpiksi cisim tarafından devamlı
salgılanır ve bir kanal ile geriye emilerek kan dolaşımına katılır.
Odacıklardaki sıvı, kan damarlarından yoksun olan kornea ve merceğin
beslenmesini, ikinci olarak da iç basınç oluşturarak göz küresinin şeklinin
sabit kalmasını sağlar. Salgılama ile boşaltım arasındaki dengesizlik, basıncın
yükselmesine (göz tansiyonu) neden olur.
• Mercek ile retina (ağ tabaka)
arasında kalan boşluğu dolduran jelimsi sıvıya camsı sıvı denir. Camsı sıvı, göz küresinde iç basınç meydana
getirerek gözün şeklinin sabit kalmasını sağlar.
• Damar tabakanın iç tarafında koyu
renk pigmentleri taşıyan hücreler koroid tabakasını oluşturur. Bu pigmentler
fazla ışığı emerek yansımaları önler. Bu sayede bir görüntünün çok sayıda
oluşması önlenir.
3-Ağ tabaka(Retina)
• Göz küresinin en iç tabakasıdır.
• Işık reseptörleri (fotoreseptörler)
ve görme sinirlerini bulundurur. Foto reseptörler, biçimleri nedeniyle çubuk ve
koni hücreleri olarak adlandırılırlar.
• İnsan retinası 7 milyon civarında
koni ve 125 milyon civarında çubuk hücresi içerir.
Çubuk hücreleri
ışığın az olduğu durumlarda, cisimlerin şeklinin algılan masını ve görüntünün
siyah-beyaz olarak görülmesini sağlar.
Etkisi retinada bulunan rodopsin adlı pigment sayesinde
gerçekleşir. Rodopsin ışıkta parçalanır, karanlıkta ise çubuk hücrelerinde
tekrar sentezlenir. Bu nedenle aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama
geçildiğinde ilk anda net görme gerçekleşmez. Bir süre sonra yeterli rodopsin
sentezlendiğinde görüntü netleşir. Rodopsin varlığında görme için az ışık
yeterli olabilmektedir.
Rodopsin sentezi için A vitamini
gereklidir. A vitamini eksikliği görme bozukluğuna ve gece körlüğüne neden
olur. Gece aktif olarak avlanan hayvanlarda çubuk reseptörleri çok daha fazla
sayıda bulunur.
Koni hücreleri
yeterli ışık bulunan ortamda renkli görmeyi sağlar. Kırmızı, mavi, yeşil renge
duyarlı üç çeşit koni hücresi vardır. Diğer renkler iki ya da üç konin değişik
oranlarda uyarılması ile oluşur.
Konilerde bulunan pigmentler genler
tarafından sentezlenir. Genlerde oluşan bozukluk renk körlüğüne neden
olur.
Kırmızı yeşil renk körlüğü: Bu kişiler kırmızı ve yeşil renkleri birbirinden ayıramaz.
Total renk körlüğü: Koni hücrelerinin hiç bulunmadığı durumdur. Bu kişiler siyah beyaz
görür.
• Kornea ve mercekten gelen ışığın
retinada düştüğü çukur yer sarı nokta
adını alır. Yoğun olarak koni hücreleri bulunur. Çubuklar, çevresel
kısımlarında yoğundur.
• Sinir demetinin göz küresinden
çıktığı noktaya kör nokta denir. Kör
noktada reseptör bulunmaz ve burada görüntü oluşmaz.
• Her iki gözden çıkan optik sinirler
beyin korteksindeki optik kiyazma denilen
yerde birleşir. Her iki gözün sol tarafla ilgili görüntüsü beynin sağ tarafına,
sağ tarafla ilgili görüntüsü ise beynin sol tarafına iletilir.
Görme Olayı
• Işınlar, korneada kırılarak göz bebeğine ulaşır.
• Göz bebeğinden geçen ışınlar göz merceğinde
kırılarak camsı sıvıya geçer ve ağ tabaka üzerine düşürülür.
• Işınlar retinada sarı benek adı
verilen bölgede bulunan çubuk ve koni hücrelerini uyarır.
• Uyarılan hücreler görme sinirlerinde
impuls oluşturur. Ağ tabakaya ters ve iki boyutlu düşürülen görüntü nedeniyle
oluşan impulslar görme sinirleri tarafından talamus aracılığı ile beyin
kabuğundaki görme merkezine iletilerek değerlendirilir.
• Görüntü beyinde renkli, düz ve üç
boyutlu olarak algılanır.
Işık ® Kornea ® Ön oda ® Arka oda ® Göz merceği ® Camsı sıvı ® Retina Reseptörler
(sarı nokta) ® Beynin görme merkezi.
GÖZE YARDIMCI YAPILAR
Kaşlar ve kirpikler: Gözü yoğun güneş ışınlarından korur. Yabancı maddelerin ve alındaki terin göze kaçmasını engeller.
Göz kapakları: Bol
kılcal damar bulundurur. Göze mekanik koruma sağlar.
Göz yaşı bezi:
Göz yaşı salgılayarak gözü nemli tutar, kurumaktan korur, içerdiği lizozim
enzimi sayesinde göze ulaşan mikropları yok eder. Göz yaşının fazlası burun
boşluğuna akar, bir kısmı da gözden dışarı taşar.
Göz kasları:
Göz küresinin hareketini sağlar. Cismin yönüne doğru gözü hareket ettirir.
Göz Kusurları
Doğuştan veya sonradan ortaya çıkan
sorunlarda, görüntü retinanın üzerine tam olarak düşmez ve net görülemez.
Miyop (Uzağı net görememe):
• Görüntünün ağ tabakanın önüne
düşmesi durumudur.
• Nedeni, ya göz merceğinin
şişkinleşmesi sonucu kırıcılığın artması ya da göz yuvarlağının önden arkaya
doğru çapının uzamasıdır.
• Yakındaki cisimler net görülürken
uzaktaki cisimler net görülemez.
• Kalın kenarlı mercek kullanılarak
görüntü ağ tabakanın üzerine düşer.
Hipermetrop (Yakını net görememe):
• Görüntünün ağ tabakanın arkasına
düşmesi durumudur.
• Nedeni ya göz merceğinin incelmesi
sonucu kırıcılığının azalması ya da göz yuvarlağının önden arkaya doğru çapının
kısalmasıdır.
• Uzaktaki cisimler net görülürken
yakındaki cisimler net görülemez.
• İnce kenarlı mercek görüntü ağ
tabakanın üzerine düşürülür.
Astigmatizm:
• Göz merceği ya da korneada oluşan
düzensiz kavisler sonucunda nesnelerden gelen ışınlar farklı açılarda kırılır.
Bu nedenle ışınlar retinanın her yerine aynı şekilde ulaşamaz.
• Görüntü bulanık olarak ağ tabakanın
hem önünde hem de arkasında oluşur.
• Silindirik mercekle düzeltilir.
Presbitlik:
• Yaşlanmaya bağlı olarak göz merceği
esnekliğini kaybeder, göz uyumu yeteneği azalır.
• Yakındaki cisimlere bakıldığında
mercek şişkinleşemez. Görüntü ağ tabakanın arkasına düşer.
• İnce kenarlı mercek kullanılarak
görüntü ağ tabakanın üzerine düşürülür.
Şaşılık:
• Bazı insanlarda göz küresini hareket
ettiren kaslar orantısız olarak kasılır. Bunun sonucunda gözler farklı yönlere
bakar.
• Ameliyatla düzeltilebilir fakat
gözlükle düzeltilemez.
Renk körlüğü:
• Bu kişiler kırmızı-yeşil, mavi-gri
renkleri algılayamazlar. Fakat tüm renkleri algılayamayanlar (total renk
körlüğü) da vardır.
• Gözlükle ve ameliyat ile
düzeltilemez, kalıtsal olarak aktarılır.
Katarakt:
• Göz merceğinin saydamlığını
kaybederek matlaşmasıdır.
• Genellikle orta yaş üstü kişilerde
görülür. Kişi buğulu bir camdan bakıyor gibi görür.
• Ameliyatla tedavi edilir.
Glokom:
• Halk arasında göz tansiyonu olarak
bilinir.
• Mercekle kornea arasındaki ön
bülümde bulunan saydam sıvının fazlası bir kanalla atılır. Bu kanal tıkanırsa
gözün iç basıncı artar, göz içi basıncı görme sinirini incelterek hasara
uğratır, retina hücreleri zarar görür ve körlük ortaya çıkar.
İŞİTME ve DENGE ORGANI KULAK
• Kulak, işitme ve denge organı olarak
görev yapar.
• Dış kulak, orta kulak ve iç kulak
olmak üzere üç kısımdan oluşur.
Dış Kulak:
Kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak
zarından oluşur.
Kulak kepçesi, kıkırdak yapılıdır. Sesleri toplar, sesin yönünü belirler.
Kulak yolu, salgıladığı kulak kiri ile kulağa
giren tozlan, mikropları tutar.
Kulak zarı, Bağ doku yapılı kulak zarı düşük
frekanslı seslerle yavaş, yüksek frekanslı seslerle hızlı titreşir. Bu
titreşimler orta kulağa iletilir.
Orta Kulak:
Kulak zarı ile başlar, oval pencere
ile sonlanır .
Çekiç, örs, üzengi kemiklerini
bulundur, östaki borusu ile yutağa bağlanır.
Çekiç, örs, üzengi kemikleri: Pirinç tanesinden küçük olan bu
kemikler eklemlerle birbirine bağlanmıştır. Çekiç kemiği kulak zarına, üzengi
de oval pencereye bağlıdır. Kulak zarından aldıkları titreşimleri 15-20 kat
artırarak iç kulağa açılan oval pencereye iletir.
Östaki borusu: Orta kulaktan yutağa açılan bir
kanaldır. Görevi, kulak zarının iki tarafındaki basıncın dengede tutulmasını
sağlamaktır.
İç Kulak:
Dalız, salyangoz, yarım daire kanalları,
kesecik ve tulumcukdan oluşur.
ü Dalız ve salyangoz işitmeden;
ü Yarım daire kanalları, kesecik ve
tulumcuk dengeden sorumludur.
Dalız , salyangoz ve işitme
Dalız: İç
kulağın oval pencereye bakan kısmındaki boşluktur. Oval pencereden gelen ses
dalgalarını salyangoza iletir.
Salyangoz (kohlea):
•Dalız boşluğunun alt kısmında
bulunur. Helezon şeklindedir.
•İşitme ile ilgili mekanoreseptörlere
sahip korti organı bulundurur.
•Salyangozun yapısında vestibular kanal, kohlear kanal ve timpanik kanal olmak üzere üç farklı
kanal bulunmaktadır.
•Vestibular kanal dalız aracılığıyla
oval pencere ile, timpanik kanal ise yuvarlak pencere ile bağlantılıdır. Bu iki
kanalın ortasında bulunan kohlear kanalda korti organı bulunur.
•Vestibular ve timpanik kanalın içini
dolduran sıvıya perilenf, kohlear
kanalı dolduran sıvıya ise endolenf adı
verilir.
•Korti organı kohlear kanalı timpanik
kanaldan ayıran temel zar üzerinde bulunur. Mekanik uyarıları algılayan titrek
tüylü reseptör hücreleri ve bu hücreleri taşıyan çatı zardan (tektoral zar)
oluşur. Çatı zarın bir ucu serbest diğer ucu temel zara bağlıdır.
•Bu zar endolenf sıvısındaki
dalgalanmalar sonucu titreşir. Ses ile perilenf sıvısında oluşan basınç dalgası
yuvarlak pencere zarına kadar iletilir. Basınç dalgaları vestibular kanaldan
timpanik kanala geçerek ilerlemeye devam eder ve yuvarlak pencereye çarptığında
yok olur. Bu durum kulağı daha sonra gelecek olan titreşimler için hazır hale
getirir ve kulak içerisindeki basınç dalgalarının yansıması (yankı) engellenir.
Ses Nasıl Duyulur
•Ses dalgaları dış kulakta hava
aracılığı ile taşınır. Kulak zarını titreştirir.
•Kulak zarındaki titreşimler orta
kulaktaki çekiç, örs ve üzengi kemiklerde kuvvetlendirilerek oval pencereye
aktarılır.
•Oval pençedeki titreşim dalız
aracılığı ile salyangoza ulaşır.
•Titreşimler sırası ile vestibüler
kanal ve timpanik kanaldan geçerek kohlear kanala ulaşır.
•Kohlear kanalın tabanında bulunan
temel zarı titreştirir.
•Oluşan hareket ile temel zar
üzerindeki reseptörlerin tüyleri çatı zara sürtünür. Bu sürtünme duyu
sinirlerinde impuls başlatır.
• İmpulslar, talamusa sonra da beyin
korteksine giderek değerlendirilir.
Yarım daire kanalları, kesecik, tulumcuk ve denge
•İç kulakta bulunan, kesecik, tulumcuk
ve yarım daire kanalları vücut dengesinin sağlanmasında etkilidir.
Tulumcuk ve kesecik yerçekimine göre başın pozisyonunu ve doğrusal hareketlerini tespit
ederek beyne iletir.
•Tulumcuk ve kesecik, tüyleri
jelatinimsi bir madde içine uzanan tüylü duyu hücrelerine (reseptör) sahiptir.
•Jelatinimsi madde içinde kalsiyum
karbonattan yapılı otolit taşları (kulak taşları) bulunur.
•Başımızı eğme şeklinde bir konum
değişikliği sonucunda, otolitler jelatinimsi sıvı içindeki tüylere baskı
yaparak eğilmesini sağlar.
• Bu durum duyu nöronlarında impuls
başlatır.
•Oluşan impulslar denge sinirleriyle
beyne ulaşır ve başımızın hangi açıda olduğuna ilişkin konum değişikliği
algılanır.
•Otolitler, aynı zamanda hızlanmayı
algılama yeteneğimizden de sorumludur. (İçerisinde oturduğumuz duran bir
arabanın harekete geçtiğini algılamamız gibi)
Yarım daire kanalları başın sağa sola çevrilmesi yada kendi etrafında dönmesi ile ilgili
bilgileri beyne iletir.
•Birbirine açı yaparak konumlanmış üç
kanaldan oluşur.
•Kanalların içi endolenf ile doludur.
•Kanal içerisinde tüylü duyu hücreleri
(ampulla), jelatinimsi bir başlık (kupula) içinde bulunur.
•Baş herhangi bir yöne
döndürüldüğünde, yarım daire kanallarındaki sıvı, jelatinimsi maddeyi iterek
duyu hücrelerinin tüylerini büker ve sinir hücrelerinde oluşan impulslar
beyinciğe taşınır.
•Beyincik hareket yönünü algılar ve
bunu beyin kabuğuna iletir. Böylece vücuttaki denge (pozisyon) değişiklikleri
algılanır.